Mutfağın baş düşmanı: Gıda enflasyonu
Gıda enflasyonu, enflasyon hesaplamaları içinde önemli bir yer tutuyor ve vatandaşın canını da en çok bu yakıyor.
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verilerine, harcama gruplarına göre incelediğinde, gıda enflasyonunun tüketici fiyatı ile ölçülen enflasyon üzerinde önemli bir etkisi olduğu görülüyor. Bunun yanında konut ve ulaştırma gibi diğer bazı sektörlerinde enflasyona yaptığı önemli katkıyı da belirtmek gerekiyor.
TÜİK’in Mayıs ayı TÜFE verilerine göre, gıda enflasyonundaki yıllık değişim yüzde 69,9 oldu. Enflasyondaki değişim yüzde 75,4’ü bulurken, bu oranın 18,74 puanı gıdadan geldi. Gıdayı 12,19 puan ile konut ve 12,13 puan ile ulaştırma sektörleri izledi. Gıda, enflasyon sepetinde yüzde 24,89 ile en yüksek değere sahip. Böyle olunca gıda enflasyonundaki artışlar genel enflasyon üzerinde önemli bir etkide bulunuyor. Gıda enflasyonun sebepleri
Gıda enflasyonun talep yönlü sebeplerini bakıldığında; 2023 yılındaki yüzde 0,011’lik bir nüfus artışı hızı fazla sayılmayabilir. Ancak 2007-2022 yılları arasında yıllık ortalama nüfus artış hızı yüzde 1,4 olduğunu görülüyor.
Diğer yandan, Birleşmiş Milletler rakamlarına göre düzenli 3,6 milyon göçmen ve sığınmacı, sayısı net bilinmeyen ve kaçak göçmen ve yıllık yaklaşık 1,8 milyon ziyaretçi (2023’te yaklaşık 57 milyon ziyaretçinin yıllık ortalama 11,3 geceleme sayısı ile bulunan rakam) gıda talebini artırıyor
Gıda enflasyonunun arz yönlü sebepleri arasında ise üretimde büyümenin düşük olmasının, hatta 2023 yılında olduğu negatif büyümesinin (yüzde -0,2) arzı daralttığını söylenebilir. Üretim maliyetlerindeki artışın etkisi
En önemlisi de son yıllarda maliyet artışları oldukça fazla. Türkiye’de bitkisel üretim için kullanılan başta mazot olmak üzere, gübre, tarımsal ilaç ve soya, mısır, arpa gibi bazı karma yem hammaddelerinin çok önemli bir kısmı ithal ediliyor. Bu girdilerin yurtdışı fiyatlarındaki artışlar maliyeti önemli ölçüde artırırken, bir de döviz kurlarının yükselmesi ile artan girdi fiyatları bitkisel ve hayvansal ürünlerin maliyetini daha da yukarı çekiyor.
Haziran ayı Türkiye Ziraat Odaları verilerine göre, sadece son bir yılda bitkisel üretimin önemli bir girdisi olan mazottaki artış yüzde 109 oldu.
Nitekim Nisan ayı için tarım ürünleri üretici enflasyonu yıllık bazda yüzde 60,75 artmıştı.
Ayrıca, Mayıs ayında Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE)’ne göre gıda ürünlerinde yıllık değişim yüzde 62,43 olmuştu. Gıda ürünleri bu oranla Yİ-ÜFE’ye 12 puanlık bir katkı sağlamıştı.
Diğer yandan, Mayıs’ta dolar kurunda artış bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 52 oldu. Arz-talepte hassas denge
Sonuç olarak, gıda enflasyonunu düşürmek için talep artışına göre arzı artırmak gerekiyor. Bu da tarımsal üretim artışı ve gerekirse ithalatla sağlanacak. Üretim artışı da üretimi olumsuz etkileyen yapısal ve diğer faktörlerin iyileştirilmesi yanında en başta fiyatları artmayan girdi kullanımıyla hayata geçirilecek. Artan girdi fiyatlarıyla üretim düşecek. Bir de yurtiçi talebe yetişmek ve fiyatları baskılamak için ihracatı kısıtlamak gerekecek.
İthalat yapılması ve ihracat kısıtlaması üreticiyi rahatsız ediyor. Çünkü artan arz sebebiyle neticede azalan fiyatlar üreticinin gelirini düşürecek üretici üretimden çekilecek bu da uzun vadede arzı olumsuz etkileyecek.
Diğer yandan, ekonomi politikasına yön verenler aynı zamanda tüketiciyi düşünüyor ve böylece yurtiçi tarım ve gıda fiyatlarını baskılanmış oluyor, enflasyonu düşürmek için faiz, kur, para ve diğer ekonomi politikalarına ağırlık veriyor.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)