1990’lı yıllardan bu yana küresel ölçekte gelir ve servet eşitsizliği belirgin biçimde derinleşti.
Paris’te açıklanan ve Paris School of Economics bünyesindeki Dünya Eşitsizlikleri Laboratuvarı tarafından hazırlanan rapora göre, dünya nüfusunun en zengin yüzde 10’luk kesimi, küresel gelirin yaklaşık yarısını ve toplam servetin dörtte üçünü elinde bulunduruyor.
Buna karşılık, nüfusun daha yoksul olan yarısı toplam gelirin yalnızca yüzde 8’ine ve küresel servetin yüzde 2’sine sahip.
Raporda, en zengin yüzde 0,001’lik kesimin yani yaklaşık 56 bin multimilyoner, dünya varlıklarının yüzde 6’sından fazlasını kontrol ettiği, bu oranın 1990’ların ortasında yüzde 4 seviyesinde olduğu belirtiliyor.
Araştırmacılar, aşırı servet yoğunlaşmasının hız kazandığına dikkat çekiyor.
Verilere göre, 1990’lardan bu yana milyarderler ve yüz milyonlarca dolarlık servete sahip kişilerin varlıkları yıllık ortalama yüzde 8 oranında artarken, bu artış yoksul nüfusun varlıklarındaki yükselişin yaklaşık iki katına ulaşıyor.
1980’den itibaren en yoksul kesimin yıllık gelir artışı yüzde 1,8 düzeyinde kalırken, en zengin yüzde 10’un gelir artışı yüzde 1,2 ile yüzde 3 arasında oldu. Orta sınıfı oluşturan yüzde 40’lık kesimde ise gelir artışı yüzde 1 ile sınırlı kaldı.
Raporda, bu eğilim, çalışma gelirlerinin payındaki düşüş ve sermaye gelirlerinin artışıyla ilişkilendiriliyor.
Çalışma gelirlerinin payı 1980’de yüzde 61 iken 2025 itibarıyla yüzde 53’e gerilemiş, aynı dönemde sermaye gelirlerinin payı yüzde 39’dan yüzde 47’ye yükselmiş durumda. Asgarî servet vergisi önerisi
Araştırmacılar, en yüksek servet gruplarının görece daha düşük oranda vergilendirildiğini belirterek, küresel asgarî bir servet vergisinin uygulanmasını savunuyor.
Bu kapsamda, düşük oranlı bir küresel servet vergisinin dahi dünya gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 0,45 ila 1,11’i arasında ek gelir yaratabileceği ifade ediliyor.
Rapor ayrıca, eşitsizliğin iklim krizi ve toplumsal cinsiyet bağlamında da derin etkiler yarattığını ortaya koyuyor. En zengin yüzde 10’luk kesimin, özel sermayeyle bağlantılı küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 77’sinden sorumlu olduğu, nüfusun daha yoksul yarısının payının ise yüzde 3’te kaldığı belirtiliyor.
Toplumsal cinsiyet açısından bakıldığında, kadınların küresel ölçekte erkeklerin saatlik ücretinin ortalama yüzde 61’ini kazandığı, ücretsiz ev içi emek hesaba katıldığında bu oranın yüzde 32’ye kadar düştüğü kaydediliyor.
Araştırmayı yapanlar, bu eşitsizliklerin teknik bir zorunluluktan ziyade siyasî tercihlerle şekillendiğini belirterek, güçlü yeniden dağıtım mekanizmaları, adil vergilendirme politikaları ve sosyal yatırımlar yoluyla gelir ve servet uçurumunun azaltılabileceğini savunuyor.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)